Kızıl Goncalar 2

Selam ile başlayalım söze. Uzun zamandır yazacak kayda değer bir mevzu bulamıyordum. Fakat buraya uğramam gereken derin mevzularım var artık. 

Ciddi depremler yaşıyorum, içeride bir yerlerde. Yıkılıyor tabularım birer birer. Enkaz altında kalacaklardır korkuyorum. Her şeye rağmen direniyorum. İçim başka dışım bambaşka şimdi. Herkese anlatamıyorum. Anlatacak dost bulamıyorum. Anlayamazlar biliyorum, anlasalar da derman olamazlar. Dermanı yok gibi çünkü..

Kızıl Goncalar, her pazartesi bende ayrı bir sarsıntı yaşatıyor. Hani zaten bir depremim var hali hazırda. Bir de artçılarla uğraşıyorum.. Yıkılmayan yerleri de bu dizi yıkıyor. 

Şimdiye kadar izlediğim en etkileyici dizi. Çünkü beni anlatıyor, bizim mahalleyi. Yaralarımı kanatıyor. Bir ömrü kimler şekillendirmiş görüyorum. Ben olma mücadelemde neler yaşadığımı daha iyi anlıyorum. 

Benim doğduğum evde reis babaannemdi. Ve babaanemin reisi de bu dizide anlatılan tarikat. Babaanem onların gerçekleri ile beni yetiştirmeye çalıştı. Aslında bu yazıyı onun kabri başında yazmak istiyordum. "Ne olur ses ver" demek istiyorum. Ben neredeyim? Bana ne yaptın? Doğru olan bu mu yoksa aksi mi? Benimle konuşsun istiyorum. Bilinmezliklerle dolu bu hayatta yolumu kaybetmek üzereyim.
Bu yaşıma kadar sıratı müstakim üzerine olduğumu düşünüyordum, bugün geldiğim noktada hiç nir şeyden emin değilim.
Ben artık eski ben değilim. Şu gökkubbe altında varoluşsal sancılar çekiyorum. Azalır diye umut ederken her geçen gün şiddetini artıran sancılar bunlar. Anlam aramaktan yoruldum. Anlamsızlık anlam kazanmaya yaklaştı.. 
Yorgunum. 

Yorumlar

  1. Babaanneniz size cevap verebilseydi. (Bir Mezardan gelen ses çok ürpertici olurdu.) - Ey torunum ben seni/sizi heybemde biriktirdiklerimle aşıladım. Ben benden öncekilerden ne öğrendimse onları doğru buldum onlara iman ettim ve onları heybeme doldurup etrafıma aşıladım diyecektir ve size şu sırrı sözü fısıldayacaktır sana öğrettiğim her şey doğru ama aynı zamanda her şey yanlış. İbn-i Haldun coğrafya kaderdir demiştir. Hangi çevrede doğmuş büyümüşseniz sizin doğrunuz, yanlışınız, iyiniz, kötünüz hatta ve hatta kutsalınız o olur. İnsanın hatası ise sadece kendi heybesinde biriktirdiklerine iman edip farklı coğrafyada yaşayıp kendi doğrularını biriktiren insanları reddetmeleridir.
    Saygılarla Esen kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar, fikrinize katılmıyorum, imanla bağdaştıramadım. Maruf-u Kerhi (K.s.), Ehli Beytten Selman-I Farisi (r.a.), Son olarak Hz. İbrahim (a.s.) Doğduğu Coğrafyada bulunanların Onlara “heybelerindekini aşılamalarını” kabul etmediler. İman nimetinin kendine has korunma şartları vardır. İmanla Küfür bir arada bulunmaz, heybe dahil…

      Heybesi Saf Altın dolu olanlara özenip, heybemize azda olsa saf altın mı alacağız yoksa dolu görünsün diye ne bulursak aşılayacakmıyız ?

      Şahsınıza Esenlikler & Fikri Özgürlüğünüze Saygılar…

      Sil
  2. Merhabalar, Yazdıklarınızı okudum. Durum eleştirinizi anlayabiliyorum, saygı duyuyorum. İslam Dini hakkında neredeyse bütün bildiklerinize -doğrudan yahut dolaylı- Babanneniz sebep olmuş görünüyor. Şu an olduğunuz kişiyi, dünya üzerinde islamdan bihaber yaşayan milyarlarla yada apaçık İslama düşman olarak Dinden neyi eksiltebilirsek kardır diyen bedbahtlarda değiştirmek istermiydiniz? Cevabı kendinize verirken lütfen samimi olunuz, 1-) Tevbe 111, 2-) Bakara 214, 3-) Furkan 20.

    Sizde o yaraları açan şeyler vesilesiyle elde ettiklerinizin çok az bir kısmına sahip olmak uğruna, gün gelecek dizilerde filmlerde gördüğünüz bu insanlar kanlı yaşlar dökebilirler ve bir faydasıda olmaz. Siz hali hazırda bir kere kanamışsınız, Rabbimden dileğim hayır ve afiyetle bir daha kanatmasın, Selametle…

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçmişime kızgın değilim, beni ben yapan yaşadıklarım. Yalnızca daha erken bu noktaya ulaşmak isterdim. Geç kalınmış aydınlıklarım var. Ve mecburi konumlarım. Değiştirmek artık daha zor, mücadele etmek yorucu. Hali hazırda geldiğim kafayı seviyorum ama olduğum konumdan memnun değilim. Olduğum gibi görünememe, göründüğüm gibi olamama sorunsalı içerisindeyim. Beni anlamanızı beklemiyorum çünkü ben de sizin baktığınız pencereden bakarken bugün ki beni anlayamazdım biliyorum. Anlaşılmak yahut onaylanma kaygım yok. Tek derdim var OLMAK..

      Sil
    2. Merhaba,
      Başlarken, ilk önce bir şeyi açıklığa kavuşturayım. Arada bir bloğunuza uğrarım, daha önceki yazılarınıza aşina biri olarak, şu anda sayfasında olduğumuz blog yazınızda '' varoluşsal sancılar çekiyorum'' yahut ''anlamsızlık anlam kazanmaya yaklaştı'' cümleleri geçmeseydi (Özellikle Baba annenizin mezarına gidip ''doğru bu mu yoksa aksi mi?'' diye vefat etmiş birine sormanız) onların yerine bana cevabınızdaki ''Hali hazırda geldiğim kafayı seviyorum ama olduğum konumdan memnun değilim'' ve ''Geç kalınmış aydınlanmalarım var'' olsaydı sanırım bu yazışmalar hiç olmayacaktı.

      Madem yolumuz kesişti, ki konu tarafımdan doğru anlaşılmamış, müsaadenizle biraz serbest çağrışım üzerinden devam edeyim. Yayınlansın diye değil sohbet usulü, zaten sizin ne yaşadığınızı bilemeyeceğim için isabetli çıkarım yapmak değil, anladığım soruna cevap vermek, dikkatimi çeken yerlere değinmek amacım.

      - Sizi Siz yapanların yaşadıklarınız olduğunu ve bulunduğunuz noktaya daha erken ulaşmak isteminiz üzerine farklı bir açı; yaşadıklarınız zaten Sizin şu anki haliniz oluşsun diye Size özel olarak seçildi ve yaşatıldı. Özellikle başka şeyler değil de onların yaşanılmış olması Sizin karakterinizle ilgili… Farklı karakterde biri aynı yere ulaşmak için farklı olayları deneyimlerdi. Yani sizin başınızdan geçen olaylar Size Özel ve geriye dönük sorgulama yaparak, kendi karakterinizi (kalbinizdeki hassasiyetleri hastalıkları) tanıyabilirsiniz. Velhasıl ‘Nefisini bilen Rabbini bilir.’ Zamanlama ise aynı şekilde Sizin karakterinizle bağlantılı… Sonuçta Sizi istenilen konuma getirmek için verilmesi amaçlanan mesaja karşı gösterdiğiniz muhalefet süreyi belirliyor… Bazıları bir kerede anlar bazıları ise 3 kerede, bazıları ise hiç…
      - Mecburi Konuma gelince, yetişkin insanlar olarak artık tamamen çevremizden beslenme döneminde değiliz, çevremizdekileri besliyoruz, şekillendiriyoruz. Nasıl ki sizi Siz yapan olaylar Sizin şu anki halinizden sorumlu, artık Sizin de başkalarını şekillendirme göreviniz olduğunu pek tabii düşünebilirsiniz. Yahut hapiste İslamla tanışıp hafız olanlar olduğu gibi hafızken hapse düşüp bildiğini unutanlar var. Sonuçta imtihan dünyasındayız. Başa gelen zorluklar/musibetler hayırların ve derecelerin çengelleridir. Rabbimize, ‘’Ben neden buradayım, burada nasıl bir etki oluşturmam, hangi hayatlara dokunmam, kimleri aydınlatmam, pişirmem gerekiyor, bu konumla / şartlarla nasıl bir kul olmamı istiyorsun?’ diyebilirsiniz, umuyorum ki cevap kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

      Lütfen imtihanda olduğumuzu unutmayın, önceleri ne kadar inandığınız değil, sonda inanıp inanmadığınız önemli… (İnsanlar önceleri yapmam dedikleri şeyleri yaparken, bu kuralı unutuyorlar).

      El Cevap: Babaanneniz Sırat-ı müstakim üzere….

      Vesselam…

      Sil
    3. Bu anlamlı yorumunuz için çok teşekkür ederim. Beni anlama ve yolumu bulmam üzerine küçük de olsa bir ışık tutma çabanız ve değerli yorumlarınız için minnettarım. Artık sizin baktığınız pencereden bakmıyorum, babaannemin baktığı pencereden bakmadığım gibi. Onun da sizin de suratı müstakim üzere olmanız muhtemel. Oradan bakınca "benim yoldan çıkmış" olmam söz konusu hatta. Ve fakat aslında "yol neresi ve neden yoldayız" soruları beni bu noktaya getirdi. Ulaştığım tek hakikat var ki sonuç değil niyet önemli. Eğer yolu arıyorsan ve "iyi" olmak için çabalıyorsan kazananlardansın. Nerede olduğundan çok ne olduğunla alakalı bir durum bu. Evet babaannem kazananlardan çünkü elinden geldiğince aradı ve bulduğuna da sımsıkı sarılıp, "iyi" olmaya çalıştı. Ben ise o yolda yürüsem de artık o yola ait değilim. Yolsuz, yoldaşsız, pusulasızım. Heybemde niyetimden başka bir şey kalmadı. "İyi" olmak dışında bir amacım da. İyi olacağız inşallah..

      Sil
  3. Merhabalar, Rica ederim.

    Şimdi yazdıklarımı okuyunca sert yazdığımı farkettim, Kusura bakmayın. Eskiden insanlara doğru yolu göstermeye çalışsan & ilim öğrenen mümin ve müminelerin var oluşsal sancılar çekmesi, şaşırtabiliyor... Şirazenin topuzunu kaçırdıysak mazur görün. Bir şekilde farkındalık oluşturmak istemiştim, yaklaşabildim mi bilmiyorum...

    Eğer vaktiniz olurda yazmak isterseniz son cevabınıza ve son yazınıza ithafen, yeni bir başlık altında bir kaç sorum olacaktı; İyi nedir? Nasıl belirleniyor ? Zıttı var mıdır? Zıttının adı kötü mü? İki farklı birey zıt iyileri sahiplendiyse durum nasıl ilerleyecek ? Bu soruları cevaplamak istersiniz diye düşündüm. Blokta yazmak için bahanenizde olur.

    Yolsuzluk, pusulasızlık, yoldaşsız olmak yaraların sarılması... Bu şekilde varmak isteyebileceğiniz yerin yolu, pusulası belirginleşir, Size iyi gelir diye düşünüyorum. Lütfen unutmayın Rabbimiz sabredenlerle beraberdir... İmtihan dünyasındayız gecenin en karanlık anı fecirden önceki andır. Rabbimizin yardımı pek yakındır ve olanda hayır vardır... (Babannenizde bu şekilde söylerdi sanırım ...)

    P.s. ''Hayatta en hakiki Mürşid ilimdir'' yazınızı farkettim, fakat şu an konuşulan konu daha acil geldiği için buradan gitmeyi tercih ettim. Yoksa elbetteki en hakiki mürşit ALLAH'tır (azze ve celle) değil mi?

    Vesselam...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar