Araftayım

Bilmiyorum son zamanlarda bloğuma bir "Araf" yazısı yazdım mı? Sanırım bir kaç kez denedim ama yayınlamaktan vazgeçip sildim.

Ben hayatı boyunca ne istediğini çok iyi bilen ve emellerine ulaşmak için elinden gelen her şeyi yapan biri oldum. Fakat bu kez durum çok farklı. Bu defa çok pis âraftayım. Bu defa ne istediğimi bilmiyorum. Bu defa ne yardan ne de serden geçebiliyorum. Bir türlü karar veremiyorum. Meğer en kötü karar kararsızlıktan bin kat daha evla imiş. Şimdi bu sözü çok daha iyi anlıyorum.

Önümde üç yol var. Ya başladığım noktaya geri döneceğim ya olduğum yerde kalacağım ya da bilmediğim bir yolda yeni bir maceraya adım atacağım. Fakat ben korkuyorum. Kalmaktan korkuyorum. Dönmekten korkuyorum. Yeni maceralar için ise kendimi eskisi kadar cesur bulmuyorum. Sanki kuyudaki Yûsuf gibiyim, balıktaki Yûnus. Bir mağaradayım Ebubekir'siz. Sessizim ve kimsesiz.

Bir sese, bir sedaya ihtiyacım var. "Korkma" desin biri ya da "la tehzen". "Üzülme Allah bizimle!" Elimden tutsun, cesaret versin. "Git" desin ya da "gel" yahut "kal". Bir sese ihtiyacım var. Bir nefese. Hızır kapımı çalsın. Mehdi beni kurtarsın. Çıkarsın şu Araf girdabından. Kıyametim sonlansın.

Kapı açan kapılar açsın. Hayırlı kapılar..


Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar