Felaketlerin Sebebi Kim?

2020 bitsin diye bekleyenlerin sayısı hiç de azımsanacak durumda değil. Hemen hemen herkes bu senenin bir bela ve musibet senesi olduğunu düşünüyor. Gökten taş yağsa kimse şaşırmayacak durumda. 

Peki bütün bunların müsebbibi 2020 mi? 

31 aralıktan sonra her şey düzelecek mi? 

Bu kabustan bir gün uyanacak mıyız?

Bela ve musibetlere bakışımız nasıl olmalı?

İnsanoğlunun, kabahati başkasında bulmak gibi büyük bir meziyeti vardır. Ya zamanı suçlar ya kaderi. Felekten alır ahını. Unutur çoğu zaman, her şeyi yaratan Allah'ını. 

Uzun yıllardır kendimce tefsir okumaları yapıyorum. İlginçtir her bir ayet, bin beş yüz yıl öncesinden çıkar da tam da bugünün, güncelin göbeğine düşer, her daim. O gün mesele neyse okuduğum ayette o mesele tahlil edilir, sorun teşhis edilir ve tedavi yolu gösterilir. Meselelere nasıl bakmam, olayları nasıl okumam ve tavrımı nasıl seçmem gerektiği ilahi bir kaynak tarafından bizzat gösterilir.

Bu sene Araf senem olduğunu bir çok kez dile getirdim. İşte tam da böyle bir dönemde bu döneme uygun bir sureye sıra geldi. Araf Suresi. Sureyi adım adım okuyup tahlil etmeye çalışıyorum. Kendimle ilgili meselelere değinen çokça ayete muhatap oldum elbette fakat bugün burada surenin hepimizi ilgilendiren bölümlerinden bahsedeceğim. 

Son günlerde virüs, sel, deprem, yangın ne kadar afet varsa hepsi başımızda ve ben de geçmiş milletlerin başına gelen felaketlerle ilgili ayetlerin olduğu bölümdeyim. Bu mevzulara tesadüf gözü ile bakmayalı hayli zaman oldu. Her şeyi yoldaki bir işaret olarak görüyorum ve ona göre okuyorum.

Yüce Allah, felaketlerin asla sadece bir tabiat olayı olmadığını söylüyor bize. Meseleyi bu denli hafife almanın yanlış olduğunun özellikle altını çiziyor. Kullarına zulmetmediğini, başlarına ne gelirse hepsinin kendilerinin yapıp etmelerinden kaynaklandığını zikrediyor. Araf suresinde beş eski köklü kavim peş peşe anlatılıyor. Nuh'un kavmi, Ad kavmi, Semut kavmi,  Lut kavmi ve Medyen kavmi.

Nuh'un kavmi, Allah'a imanı reddetti, tufanı hak etti.

Ad kavmi, kuvvetleri ile övünüp yaratanlarını unuttular, kasırga ile helak oldular.

Semut kavmi, onca güce rağmen bir deveyi kıskandılar, sesli bir sarsıntı ile helak oldular.

Lut kavmi, ahlaksızlığı seçti, üzerlerine gökten taş yağdı.

Medyen halk,ı ölçü tartıda adaletsizlik yaptı, şiddetli bir depremle yok oldular.

Her birinin ortak suçu ise inanmamakla birlikte inananlara da zulmedip onları doğru yoldan çevirmeye çalışmaktı. Listeye baktığımızda tüm bu kabahatlerin tekmiline birden sahip olduğumuzu görüyoruz. Felaketlerin de öyle. Ama bütün bu olayların kendimizden kaynaklandığını göremiyoruz. Mevzuyu küçümsüyoruz. Sadece bir tabiat olayı diyoruz ve geçiyoruz. Düzelmeye çalışmıyoruz. Düzeltmeye de öyle. Zaman hiç bir şeyin ilacı olmayacak. Biz kendimizi değiştirmedikçe bu felaketler son bulmayacak.

Fakat şöyle bir not düşmeliyim ki felaketlerin sebebini kendimizde görebiliriz ama "bir felaketin sebebi kesinlikle budur" diye hükmetmek bizim haddimize değil. Buna hükmedecek olan Allah'tır. Yani "şurada şu afet oldu çünkü oradaki insanlar şöyleydi" diyemeyiz. Onlar bunu hak etmişti.. Hayır, bunu söylemeye hakkımız yok. Hükmü biz veremeyiz. Biz neden böyleyiz, bunu düşünmeli, kendimizi düzeltmeliyiz. 

Selametle.

Yorumlar

Popüler Yayınlar