Dini Baskı Yüzünden İntihar Etmek

 Son iki gündür cemmat yurdunda kalan bir tıp öğrencisi gencin intiharı konuşuluyor. Ben de bu özel konudan yola çıkarak genel bir yorum tarihe not düşmek istiyorum. 

Evvela olayla ilgili bir kaç haber okudum video izledim. Meseleyi tam olarak anlamak için. Fakat kopuk kopuk bilgiler elde ettim. 

Şimdi bu evladımız bir yurtta kalıyor ve bu yurdun şartlarından muzdarip olduğunu söylediği bir video çekiyor bir de mektup yazıyor. Okuduğu bölümün de kendisine ağır geldiğini söyleyip gelecekten umutsuz olduğunu yazıyor. Peki bunları ne zaman yapıyor? İntihardan hemen önce mi yoksa her hangi bir tarihte mi?

Kendimden örnekle, bir meseleyle ilgili hassasiyetlerim varsa o meseleyi bloğumda yazıyorum. O gün farklı bir psikolojide iken ertesi gün tamamen farklı bir psikolojiye geçebiliyorum. Fakat yazı orada kalıyor. Duygular da. Bu yazının üzerinden çokça zaman geçtikten sonra yaptığım eylemin onunla ilişkilendirilmesi ne derece doğru? 

Bu çocuğumuz için de konu böyle olmuş olabilir ki videoyu izleyip mektubu okuduğumda intihardan hemen önce çekilmediği hissi veriyor. Sanki çok daha önce bir durum tesbiti yapmış gibi. Şimdi ise "acaba bu çocuk bu yüzden mi intihar etti" diye anlamaya anlamlandırmaya çalışılıyor.

Belli ki bu çocuk zeki bir çocuk. Fakat sadece zeki değil kuralcı hatta belki fazlaca baskıcı bir ailede yaşıyor. Zira günümüzde zeka tek başına tıp kazanmaya yetmiyor. Ders çalışması hususunda ve başarılı olması hususunda da aile baskısı görmüş olabileceğini düşünüyorum. Tıp fakültesini de kendisinin değil ailesinin seçtiği aşikar. Ki bizim Anadolu insanında "çocuğum doktor oldu" meselesi oldukça önemli. Aile çocuğunun zeki ahlaklı ve başarılı olmasını istiyor ve ona bu konuda bir yol çiziyor. Tabiri caizse "bozulmasın" diye onu bir de "din" ile alakalandırdığı insanlara emanet ediyor. Ama çocuk "delikanlı" çağında bu kadar ciddiyeti kaldıramıyor. Sürekli uymadı gereken kurallar ve karşısında okuması gereken zor bir okul var. Bütün bunlar üzerine gelecek kaygısı da ekleniyor. Ve belki bilmediğimiz çok farklı sebepler de. Sonunda psikolojik bir bunalım sonrası hayatını sonlandırmaya seçiyor.

Evvela ben böyle çok aile tanıdım. Etrafımda bu hikayeden çok var. Bu çocukların bazısı "istemese de" doktor oldu. Bazıları da "isyankar" .. İntihar edeni yok ama gerçekten mutlu olduğunu söyleyeni de yok. 

Öğrencilerime sürekli not kaygısı içerisinde olmamalarını telkin ediyorum. Rızkı verenin Allah olduğunu. Gerçekten severek yaptıkları işte ancak başarılı olabileceklerini. Hayata bakış açılarının daha esnek olması gerektiğini vs..  

Dünya yeterince ciddi bir yer. Onu olması gerektiğinden daha ciddiye alınca bazı bünyelere bu durum ağır gelebiliyor.

Peki bu çocuğun katili kim? Ailesi mi ? Okuduğu bölüm mü? Kaldığı cemaat mi? Kendisi mi?

Bence içinde bulunduğu duygu durumu. Daha güçlü bir çocuk olsaydı hepsini aşabilirdi. Belki biraz zaman alırdı ama başarırdı. Her şeye rağmen kendi hikayesini yazabilirdi. İstemediği bir hayatı yaşamayabilirdi. Ama o, o kadar güçlü değildi. 

Ailenin bir suçu var mı? Onlar evlatlarının iyiliğini istiyorlardı. Ameller niyetlere göredir ya hani. Kötü bir niyetleri kesinlikle yoktu. Oğulları ölmüş olsa da fikirleri pek de değişmeyecektir. Çünkü savunma mekanizmaları onlara " siz yanlış yapmadınız" dyecektir.

Okul suçlu mu? Hayır. "Şartlar böyle kardeşim, kaldıramıyorsan bırakırsın.." 

Cemaat suçlu mu? Hayır. "Kimseyi burada zorla tutmuyoruz. Ağır geliyorsa bırakırsın.."

Çocuk suçlu mu? Hayır. " Bırakacak, isyan edecek, çekip gidecek gücüm yok. Gidebileceğim tek yer var oraya gidiyorum.."

Şimdi ne olacak peki. Olanla ölene çare yok demişler. Ama kalanlar için çareler mümkün. 

Aileler çocuklarını iyi tanımaları. Onlara kaldıramayacağı yükler yüklememeli. Bir ailenin çocuğunu verebileceği tek hazine onu erdemli yetiştirmek. "Ne olacaksan ol ama doğru dürüst ve ahlaklı ol." Bu kadar. Fazlasını beklememeliler. Herkesin çocuğu tıp okumak zorunda değil. 

Okullar. Çocuklardaki kapasiteyi keşfedip onları doğru yönlendirmeli. "Sen bunu yapamazsın sana ağır gelir ama şunda daha başarılı olabilirsin acaba oraya mı yönlensen" En önemli görev doğru rehberlik.

Cemaatler, tarikatlar. Benim çocuğum olsaydı ne bir cemaate ne de bir tarikata hatta yatılı bir Kur'an kursuna dahi emanet etmezdim. Zira orada görevli insanların formasyon açısından çok eksik olduklarını düşünüyorum. Bu tür yapılanmalar bir çok çocuğu dindar etmek yerine dinden soğutmak için çalışıyorlar. Niyetleri bu değil ama sonuç bu. Günümüz müslümanına farzları yapmak dahi ağır gelirken ondan bir mürid bir eren olması isteniyor. Tabduk Emre olmak bugünün dünyasında her kişi karı değil. Olabilecekleri seçeceksin. Seçmeden alırsan ağır gelir. Kaldıramazlar.

Ve Gençler, çokça sabredin, meseleleri gözünüzde fazla büyütmeyin. Bir gün ekonomik gücünüzü elinize aldığınızda kendi yolunuzu seçebileceksiniz. Ve zaten bir gün öleceksiniz, bunun için acele etmeye gerek yok. Her şeye rağmen yaşamayı seçmelisiniz. Kendiniz olmak için mücadele etmeyi. Ve ailelerinizi, düzeni ve dünyayı anlamayı öğrenmelisiniz. Kabul ettikten sonra mücadele etmek daha kolay gelecektir. O zaman kimseyle savaşmayacaksınız. Kendinizle bile. 

Selametle..

Yorumlar

Popüler Yayınlar