İMAM HATİPLİLER SAPIK MI?

 Gündemle ilgili yazılarıma bir yenisini ekleyelim.

Ben kendimi bildim bileli dindarlar ile dini öcü gibi görenler arasında hep bir kavga var memleketimde. Bir türlü barış sağlanamayan bu kavganın bitmesinin muhtemel olmadığı düşüncesindeyim. 

Bugün kavganın adı Cem Yılmaz ve Gülşen. Biri mağdur olan diğeri mağdur eden koltuğunda oturuyor. 

Evvela Cem Yılmaz'dan başlayalım anlatmaya. Cem Yılmaz'ın yıllar evvel yaptığı bir gösterisinde dinleri ve yaratılış teorilerini dalgaya aldığı bir bölüm var. Bu bölümü YouTube'da izleyen gençler, bir "sosyal medya imamına" bunları izlemenin caizliği hakkında soru soruyor. İmam efendi de "herkesi dinden çıkaran" keskin bir fetva veriyor. Söyleyen de söyleneni dinleyen de yanlışlıkla dahi olsa espirilere gülen de tekrar kelime-i şehadet getirsin minvalinde konuşuyor. 

İlahiyatta okurken her disiplinle ilgili evvela usul ve yöntemleri öğrenmiştik. Bu kadar kural ve kaidenin olması yorucu ve zor geliyordu itiraf etmeliyim ki. Fakat bir yandan da hiç bir fetvanın o kadar kolay verilmediğini ve ne kadar ince elenip sık dokunduğu farkındalığını oluşturuyordu bu dersler. Hatta bu konudaki en çarpıcı örneğin Gazzali'nin felsefecileri üç meselede küfre girdikleri konusunda yazdığı kitap ve bu kitaptaki iddiaları cevaplamak amacıyla İbn-i Rüşt'ün yazdığı kitap ve yine ardından tekrar Gazzali'nin cevap niteliğinde yazdığı kitap olduğunu düşünüyorum. Sözün özü, bir insanı tekfir etmek için 5 dakikalık videolar yayınlamıyorlardı gerçek alimler. Oturup gerekçelendirilmiş ama tamamen de dinden çıkmışlar denmemiş eserler ele alıyorlardı. Şimdi Cem Yılmaz bu espiriyi yaptı siz de güldünüz, cehennemlikler sizi!! Bu iş bu kadar kolay olmamalı.. 

Cem Yılmaz'ın dini meselelerle ilgili esprilerinin olduğu bölümü bir çok kez izlemişimdir. Gayri ihtiyari gülmüşlüğüm de çoktur buğzetmişliğim de hak vermişliğim de. Ki zaten bu bölümlerin sonunda böyle gülüyorsunuz ama ahirete gidip hesap verdiğimizde ben kendimi şöyle savunacağım diyor: "ben sadece anlatmakla görevliydim, gülmeseydiler.." Bu cümle dahi bir ahiret inancı ve hesaba çekilme endişesinin varlığını ortaya koyuyor. Hatalıyım itirafı bu cümle. Bir yandan da şu ayeti hatırlatıyor bana. 

"Sadece ben sizi inkâra çağırdım, siz de bana uydunuz. Öyleyse beni kınamayın da kendinizi kınayın" 

Hatalı bir iş yaptığının farkında olan iblisin kendini savunma mekanizmasının bir örneği. Bir başka ayet geliyor aklıma ardından. Yüce Allah'ın Rasulü için mealen "bu kadar yumuşak olmasaydın yanında kimse kalmazdı" buyurması. Modern sosyal medya imamlarımızdan beklentim insanları tekfir etmeyi bırakıp kalpleri yumuşatmak ve İslam dinini insanoğluna sevdirmek için  uğraş vermeleri. Ellerinde bir avuç inanan kalmışken onları da kafir ilan ederek cenneti kendilerine has bir yer kılma dertleri İslam'ın ruhuna aykırı zira. Ya beraber gideceğiz ya da sizi de almayacaklar içeriye hocalarım.. Allah kimleri cehenneme attığınıza değil kimleri yanınızda cennete kattığınıza bakacak..

Gel gelelim Gülşen meselesine. Benim nezdimde adını anmaya değmeyecek, sözlerine zerre değer verilmeyecek birisi. Gülşen kim? Ne kıymet-i harbiyesi var toplum nazarında? Kime ne yararı dokunmuş? Hangi büyük eseri insanlık için ortaya koymuş? Ama işte değersizlerin değersiz sözlerine değer verip yorum yaparak değerlendiriyoruz, yanıyorum ona yanıyorum. Ben burada yorumumu kişiler ve sözleri üzerinden değil de genel manada yapmayı uygun buluyorum. Yine de mevzudan bahsedeceğim ki mesele anlaşılsın. Bu arkadaş, bir başka .ok da değerli olmayan gazeteci arkadaş hakkında imam hatipli olması ile ilişkilendirerek "sapık" damgası vuruyor. Yani sapık çünkü o bir imam hatipli diyor. Sıkıntı burada adamın sapık olmasından ziyade neden sapık olduğuyla ilgili..

Şimdi soru şu  "İmamhatipliler sapık mı? "

İmam hatip lisesinde okumuş ve yaklaşık yedi senedir imam hatiplerde görev yapmış bir öğretmenim. Öğretmenler odasında itiraz ettiğim en büyük mesele "kız-erkek ayrı" imam hatip sınıfları ya da okullarının varlığı. Allah'ın yarattığı fıtrata aykırı bir durum bence bu. Bu konuda çok kez eleştiriliyorum ama hala aynı fikirdeyim. Allah isteseydi, kadınları farklı erkekleri farklı gezegenlerde yaratırdı. Müslümanların haremlik selamlık meselesini hayatın her alanına taşıma isteğini ifrat olarak görüyorum. Pembe otobüs meselesine kadar uzanan bu konuda tavrım açık ve net. İlahiyat fakültelerinin dahi şu an böyle olduğunu görünce üzülüyorum. Zira bu durum psikolojik sıkıntıları beraberinde getiriyor. Kadın erkek ilişkilerinin "insanlık" düzeyinde izlemesini engelleyip esasında korunmak istenilen duruma daha çok sebebiyet oluşturuyor. Bir somut örnekle açıklamak gerekirse, bundan bir yıl öncesine kadar bir kız imam hatipte çalışıyordum. Bir öğrencimiz okulumuzdan nakil alıp karma bir okula geçmişti. Bir gün bizi ziyarete geldi ve "hocam biliyor musunuz bizim okulda ne var?" dedi. Ses tonundan olağanüstü bir şey varmış hissini alabiliyorduk. "Ne var?" dedim. "Erkeeeekk" diye oldukça vurgulanmış bir tonda cevap verdi. Onun için bu çok ilginç bir durumdu. Ve bir sene sonra erkek imam hatipte çalışmaya başladım. Okulumuza sağlık lisesinden kız öğrenciler geldi, misafir olarak bir süre bizimle birlikte okuyacaklardı. Benzer bir tablo ile karşı karşıyaydık. Forma giymeyi bırakan, saçlarını şekilden şekile sokan ve ders çalışmaktan oldukça uzaklaşan öğrencilerimiz, kızlar için neredeyse kanlı bıçaklı olacaklardı. Peki neden? 

Bu kadar ayrıştırırsan normal bile anormal bir hal alıyor da o yüzden. İmam hatiplerin bu açıdan sağlıklı öğrenciler yetiştirmediği düşüncesindeyim ve fakat bu imam hatiplilerin sapık olduğunu göstermez. Hele yukarıdaki olayda "sapık" diye suçlanan kişinin suçlanma sebebi onu asla sapık yapmaz, zira sapkınlık bu değildir, asıl sapkın olanın kim olduğu aşikardır. Ben sadece konu açılmışken sorunlu bir meseleye parmak basmak istedim. Evet imam hatipler sapık yetiştirmiyor fakat çok sağlıklı bireyler yetiştirip yetiştirmediği de tartışmaya açık bence. 

Selametle


.

Yorumlar

Popüler Yayınlar