Deprem'de Yıkılan Ümitler

Bir motto üzerine hayatını ikame ettiren biriyim. "İnsan bir kez ölür, ölene kadar yaşamalısın" 
Bu mottom ne terör eylemleriyle ne darbelerle ne salgın hastalıklarla yıkıldı. Dünya yansa benim kendi gündemim önem arz ediyordu. Korkarak yaşamak, inanmadığım kurallara uymak bana göre değildi. Doğruya doğru ne aşı oldum ne de salgının getirdiği "gereksiz" yasaklara uydum. Bütün İstanbul'un bombalı eylemlere maruz kaldığı bir dönemde ben her gün sokaklardaydım. Fakat bugün durum başka..
Sanki tüm Türkiye enkaz altında kaldı. O insanlar çıkarılan kadar ben de yatağımın içinden çıkamadım. Büyük üzüntü yaşıyorum. Tarifsiz. Ve bir o kadar da korku.
Sırada doğu Anadolu var diyorlar. Geceleri -35 leri gören bir şehirde yerdeki karı dahi kaldıramayan bir belediyenin enkaz altından insanları çıkarabileceğine inancım sıfır. Üstelik burada bir saat bile yeter bedenlerin donması için..
Peki elden ne gelir? Hiç bir şey. Biz fakir bir ülkeyiz. Kim ne derse desin. İnsanlar mecburlar. O ağır hasarlı binalarda yaşamaya mecburlar. İnsanlar başlarını sokacakları bir ev bulmanın dahi lüks olduğunun farkındalar. Aç ve açıkta değilseler gerisi mühim değil ki. Onlar da ölene kadar yaşama derdindeler..
Peki ya devlet. Devlet de fakir. Kim ne derse desin fakir. Bunca evi yıkıp yenisini yapamaz. Yapmaz da üstelik..
Biz japonya değiliz, elma ile armutu kimse karşılaştırmasın. Biz razıyız. Başımıza gelecekleri mecburen kabulleniyoruz. Acı ama gerçek bir hayat yaşıyoruz. Belki de yaşadığımızı sanıyoruz.
Bu yüzden acı çekiyorum. Gerçek bir trajedi ile başbaşa olduğumuz için acı çekiyorum. Bile bile göz göre göre öleceğimiz için acı çekiyorum. 
Bu acı yüzünden ölene kadar da yaşayamıyorum artık.. Ölmeden mezara girmiş gibiyim..
Bundan iki ay evvel Hatay'a Antep'e Urfa'ya gitmiş biri olarak söylüyorum. Hatay zaten üflesen yıkılacak gibiydi, deprem bahaneydi. Belediyecilik diye bir şey görmedim. 25 yıl öncenin Türkiye'siydi adeta. Hiç bir şey gelişmemiş. Yollar berbat, evler berbat.. Antep iki ayrı şehir gibi. Bir tarafı yeni yüzyılda diğer tarafı eski yüzyıl. Yıkılan yerlerin büyük çoğunluğu eski Antep gibiydi. Urfa da hakeza öyleydi. Eyyübiye mahallesi Suriye'den farksızdı. 30 yıl öncesinin şehirlerine bugünün AVM lerini yerleştirmişler. Büyük bir ironiye bakar gibiydim. Medeniyet bu muydu? Gelişim, ilerleme, çağdaş muassırlarımıza ulaşma bu muydu?
Değişik bir tecrübenin ardından kalbim, memleketin gönlü de 25 yıl öncesinin masumiyetini taşıyan onca insanın vefatına şahit olmakla müessir. Çünkü ne şehirler değişmişti ne de insanlar. Orada insanlığın dibi insanlar tanıdım. Umarım hiç birinin burnu bile kanamamıştır. Sağ ve selamettedirler.
Allah yardımcıları olsun, Allah yardımcımız olsun..
Selametle.

Yorumlar

Popüler Yayınlar