İçimizi Dökelim

Bu platformu iyice günlüğe çevirdim fakat şu sıralar yazma perileri başımda dolanıyor. Konuşmazsam iyi olamayacakmışım gibi geliyor. Yurtdışı gezimin yorgunluğunu üzerimden atmadan öğrencilerin yılsonu mezuniyetine katıldım. Bununla da yetinmeyip kız kardeşimin kına ve düğün merasimlerinde her mevkide oynamayı başarıp pazartesiye kazasız belasız adım attım. Fakat bütün bu yoğun süreçte sadece 2 saat uykuyla (o da kendi yatağımda değil, yerlerde bir yerde :) malum ev böyle zamanlarda işgal altında oluyor) işe gittim. Üstelik nöbetçi öğretmen zulmüne bir de toplantı eklenince hastalık geliyorum dedi elbette. Az önce ilk nüvelerini hissettiğim gribal enfeksiyonun 10 gün kadar bende misafir kalacağını düşünüyorum. Buna rağmen dinlenme şansım yok elbette. Okuldan döndükten sonra başladım yıka, sil, süpür, topla dörtlüsü ile meşgul olmaya. Ki bu sadece fragman. Detaylı temizlik de günlerimi alacak gibi. An itibariyle hayata kısa bir ara verme kararı aldım. Zira hem fiziksel hem zihinsel hem de psikolojik olarak oldukça yorgunum. Kendimi sıfırlamaya ihtiyacım var. Bu nedenle bu satırları kaleme alıyorum. İçimizi dökelim rahatlayalım. 

Bir hafta içinde üçüncü kez arabam hasar aldı. Diğerlerini anlattım mı bilmiyorum. Duran arabama zarar veriyor olmaları canımı baya sıkıyor. Bir gün aynama diğer gün ön tampona vurdular şimdi de biri kasti olarak arabamı çizmiş. Bütün bu yorgunluklar üzerine tuz biber ekmeden yenilip yutulamazdı çünkü.

Hafta içinde yüzlerce insanla iletişim halinde olmuş olmak beni yoran ikinci en önemli faktör. Gözler, sözler, tavırlar.. Ne kadar çok duygu durumu ile baş ettiğimi anlatmam zor. Bu kalabalığın içinde ne kadar yalnız hissettiğimi ise kaleme dökmek imkansız. Hani şöyle hüngür hüngür ağlasam rahatlarım sanki. Ya da biri beni evire çevire dövecek bilemiyorum..

Elbette en çok evlilik muhabbeti üzerinden zorbalanıyorum. İlk okul arkadaşlarımın kızlarının genç kız olduğunu gördüğüm düğün merasiminde o trenin bu istasyona seferlerinin ebediyen iptal edildiğini bir kez daha idrak etme şansı buldum. Esasında benim hiç bir zaman evlilikle ilgili bir derdim de olmadı hala da yok. Aradığım tek şey muhabbet (yani sevgi tohumu. Ekip sulayıp çiçek artıracağım bir tohum)  Evlenmeden pek ala yaşarım ama sevmeden yaşayamam yahut sevilmeden.. Bunun da çok fena idrakindeyim. Ama şairin de dediği gibi tabiplerde derman yoktur yarama.. İşte tam da bu yüzden ben iflah olmam.

Diğer bir muhabbette günahkar hissettirme muhabbeti. Diğerleri artık yüzüme karşı konuşmuyor bu mevzuları. Annemle babam dışında yoran pek yok. Annem düğün kıyafetlerimin açıklığı üzerinden yordu beni ( ki onlar için aylardır kapalı kıyafet bakıyorum, üzülmesinler diye) Babam da başıma gelen tüm musibetlerin günahlarım sebebiyle olduğu iması ile yoruyor. Önceden de böyleydi yani kapalıyken de. Babamın kafası hiç değişmedi de benim kafa değişince artık daha anlamsız geliyor bu tarz ithamlar.. 

Neyse anlatacak bir sürü şey var da yerim dar. Dünyaya sığamadığım bir günden selametler dilerim..


Yorumlar

Popüler Yayınlar